Yurtdışında görgü kurallarına aykırı davranma konusunda yapılabilecek en kötü hatalar nelerdir?
En çok seyahat eden insanlar bile bazen, gittikleri yerde kendilerinden beklenen davranışı sergileme konusunda hataya düşebilir.
Örneğin internet üzerinden seyahat düzenleyen bir sitenin kurucusu Sam Bruce, Hong Kong’da yetişmiş olmasına rağmen, birine kartvizit verirken iki eliyle tutarak vermek gerektiğini çok sonra öğrenmiş.
“Bir toplantıda kartvizitimi ters çevrilmiş olarak masanın diğer ucunda oturan kişiye kaydırarak atmıştım. Onlar da aynı anda kendi kartlarını bana uzattılar: İki elleriyle tutmuş ve eğilip selamlar bir şekilde. Yaptığımın saygısızlık olduğunu o an öğrendim” diyor Bruce.
Bu tür hataları öğrenmek için Quora adlı anket sitesine başvurup üyelerden “Ülkenize gittiğimde asla yapmamam gereken şey nedir?” sorusunu sorduk. Gelen en ilginç cevaplar şunlar oldu:
Sayı tuzağı
Bazı ülkelerde bir şeyi yanlış sayıda vermek hiç vermemekten daha kötüdür. “Kimseye verdiğiniz çiçek sayısı çift sayı olmamalı. Ölülere çift sayıda çiçek verilir” diyor Moskovalı Katherine Makhalova. “Buketler 1,3,5,7 gibi tek sayıda çiçekten oluşur.” Rusya’da tek sayılı çiçekler mutlu olaylar içindir; çift sayılar ise cenazelere gönderilir.
Başka bir ülkede de hangi sayıların şans, hangilerinin şanssızlık olarak algılandığını bilmek önemli olabilir. Terri Morrison, farklı ülkelerde görgü kurallarına ilişkin Öpmek mi, Eğilmek mi, Tokalaşmak mı? (Kiss, Bow, or Shake Hands) adlı bir kitap yazmış. “Sayılar sandığınızdan daha önemli olabiliyor” diyor. “Çin’de ‘dört’ kelimesinin telaffuzu ‘ölüm’ kelimesine çok benziyor. Bu nedenle vereceğiniz şeyin dört tane olmamasına dikkat etmek iyi fikir olabilir.”
Aynı şekilde Japonya’da da geleneksel olarak evlenen çiftlere hediye olarak verilen kağıt paranın eşit olarak ikiye bölünür olmaması önem taşır. Aksi halde evliliğin boşanmayla sonuçlanacağına inanılır. Örneğin 20 bin yen takılacaksa bunun 10, 5 ve 5 bin olarak takılması, iki tane 10 bin yen banknottan kaçınılması salık verilir.
Kafaya dokunmayın
Tayland ve Malezya gibi güneydoğu Asya ülkelerinden Quora’ya gelen yanıtların çoğu ise kişilere dokunurken dikkat edilmesi gerektiğini hatırlatıyor.
“Ne kimsenin kafasına dokunun ne de kafasının üzerinden bir şey geçirin” diye uyarıyor Kuala Lumpurlu Neha Kariyaniya. “Kafa, vücudun en kutsal parçası olarak görülür.”
Bu, küçük çocukların saçını okşamak gibi gayri resmi durumlar için de geçerlidir.
“Tayland açısından da aynı şey geçerlidir; baş ruhun oturduğu yer olarak görülür” diyor Morrison. Bu inancın kaynağında Budizm vardır.
Herkesle konuşmayın
Batı Avrupalı Quora üyeleri ise yabancılarla konuşmama konusunda uyarıda bulunuyor. “Bir şeyin ne kadar kötü olduğu ve hava hakkında konuşmanın dışında yabancılarla sohbet etmeyin” diye uyarıyor Londralı Thomas Goodwin. Başka bir Londralı Paul Johnson ise “Bir keresinde biri metroda benimle göz göze gelmişti, şimdi gözleri yok” diye şaka yapıyor.
Yine Londralı Shefaly Yogendra “Metrodayken kişisel alanınızı korumak için yapılacak tek şey göz teması kurmamaktır” diyor.
Kuzey ve Batı Avrupa’nın büyük kentleri açısından vurgulanan bir diğer konu da zamanı iyi kullanmak ve gereksiz sohbetlerden kaçınmak.
Morrison bu ülkelerde olaylara iş merkezli bakıldığını ve başka konular hakkında konuşmanın dikkat dağıtıcı olarak görülebileceğini belirtiyor.
Latin Amerika şakaları
Bazı Quora üyeleri ise şakaları anlama konusunda uyarıyor. Örneğin Meksikalı Alejandro Suarez, kişilerin kendileri hakkında yapılan aşağılayıcı esprilerden gocunmamaları, tersine bunu kabul görme işareti olarak algılamaları gerektiğini söylüyor. “Bizde sırf eğlence olsun diye takılma, alay etme, aşağılama geleneği vardır. Yemekte otururken bile aile içinde herkes birbiriyle alay edip gülmekten kırılır” diyor.
Morrison bu tarz şakalaşma kültürünün Latin Amerika’da çok yaygın olduğunu belirtiyor. Ancak karşılık verirken dikkatli olmak gerektiği konusunda uyarıyor.
“Şakaları doğru tercüme etmesi zordur. Bu nedenle en iyisi onlardan kaçınmaktır.”
Morrison, Quora sitesinde kimsenin yüksek sesle konuşmama konusunda uyarıda bulunmamasına ise şaşırdığını söylüyor. “Özellikle biriyle karşılıklı konuşurken yüksek sesle konuşmak birçok ülkede patavatsızlık olarak görülür. Fransa’da bu tam bir münasebetsizliktir.”
Biri sizi gözetliyor mu?
Morrison Fransızların farklı durumlarda farklı bir ton kullandığını, sesin ayarını karşıdaki insana göre ayarlamak gerektiğini söylüyor. “Kafede otururken yan masa size çok yakın olsa bile konuşmaları duyamazsınız” diyor.
Sesin ayarını düşük seviyede tutmak sadece nezaket açısından değil, güvenlik açısından da yerinde bir tutum olabilir. 1990’da Fransız Hava Yolları’na ait bir uçağın birinci sınıf kabininde mikrofonlar bulunmuştu. Bunun casusluk amacıyla mı, başka bir amaçla mı yapıldığı öğrenilemedi, ancak bu olay aşırı gözetim altındaki günümüz dünyasında her an herkesin dinlenebileceği tehlikesini hatırlatıyor.
“Uçaktaki, oteldeki, ofisteki konuşmalarınız sadece yanınızdaki insanlar tarafından değil, başkaları tarafından da dinleniyordu ve hala böyle olabilir. Bu nedenle yolda hem güven hem de mahremiyet açısından biraz daha dikkatli davranmak her zaman yerinde olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder