Özgürlük istiyorsun, ey insan, ama zincirlerini altın kaplattın diye ağırlığını unuttun.
Kredi kartın, unvanın, “benim” dediğin evin, telefonundaki mavi tik…
“Bunlar benim hayatım!” diye sahiplendin,
oysa onlar çoktan seni sahiplenmişti.Deli dediniz bana.
Çünkü bir sabah uyandım, kapıyı çekip çıktım.
Anahtarı masanın üstünde bıraktım,
kredi kartlarını cüzdanda,
ünvanı kapıdaki tabelada.
Bir sırt çantası, eski bir mont ve içimde
sönmek üzere olan bir yıldızın son ışığı.
Yola düştüm.Siz hâlâ kafeste şarkı söylüyorsunuz;
en güzel sesinizle, en parlak tüylerinizle.
Beğen butonuna basıldıkça coşuyor,
takipçi sayısı arttıkça kanat çırpıyorsunuz.
Ama kafesin kapısı açık,
hiç fark etmediniz.Ben ise…
Rüzgâr yüzümü tokatlıyor,
ayaklarım kanıyor,
cebimde üç kuruş para,
gökyüzünde tek bir yıldız var.
Ve ilk kez
nefessiz kalmıyorum.
Özgürlük,
sahip oldukların değil,
vazgeçtiklerindir.
Onları bıraktığın anda
ellerin boşalır,
ama göğsün açılır.Şimdi söyleyin bana:
Kim deli?
Kim özgür?Karar sizin.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Merhaba ilham peşindeki yol arkadaşı, bu satırları okuduğun için teşekkürler. En gurur duyduğun adım ne, ya da bugünkü hedefin? Yorumda anlatır mısın, birbirimize güç verelim.