DELİLER TERK ETTİĞİ GÜN ŞEHİRLER YOK OLACAK…!

DELİLER TERK ETTİĞİ GÜN ŞEHİRLER YOK OLACAK…!
DELİLER TERK ETTİĞİ GÜN ŞEHİRLER YOK OLACAK…!

Translate

2 Ağustos 2021 Pazartesi

Orman yangını bir son değil

 

  • ‘Orman yandı, bitti kül oldu, artık ot bitmez!’ inanışı kesinlikle yanlış. Orman yok olmaz!. Bilakis orman içinde bulunan bitki örtüsü yangından sonra ya daha güçlü çıkar ya da üstündeki yangına uyumlu (adapte) olmayan örtüyü bertaraf ederek yangına uyumlu bitki örtüsünün yetişmesinin önünü açar. Bu hadiseye mesela on yıl kadar önce

    Çanakkale Güzelyalı-İntepe arasındaki ve 2008 Tekmen (Anamur) bölgesel yangınlarında şahit olduk. Orman yangınıyla bertaraf edilen ‘yangına uyumlu olmayan bitki örtüsü’yse muhtemelen insan eliyle bilinçsiz bir seferberlik sonucu oluşturulmuştu. Bu bölgesel yangınların hemen akabinde Akdeniz’in doğal bitki örtüsü olan maki hakim oldu ama uzun yıllar sonra eski orman daha diri geri döndü veya dönmek üzere. Yirmi yıl önce Mersin’deki yangından sonra olduğu gibi makilik beklenenden bir müddet daha uzun mevcudiyetini de koruyabilir.

 Orman yangını bir son değil. Doğal döngünün başlangıcı için bir tetikleyici. İşte birkaç örnek daha: 2017’te Santa Barbara’daki Los Padres milli ormanı büyük bir yangınla kül oldu, bir buçuk sene sonra yeniden yeşerdi. 2020 Avusturalya’daki kara yaz (black summer) orman yangınlarından sonra 2021 yazında Lithgow ve Murramarang Milli Parkı dahil tamamen her taraf tekrar yeşerdi, ormana dönüş başladı. Bitki ve hayvan türleri de yerlerine döndüler.  Belki uzaktan minnoş diye isim taktığımız ‘o’ yabani geyik dönemedi ama türünden yüzlercesi döndü. Farkını bilebilecek misiniz?

Bakıyoruz, orman yangınından sonra bir kül yığını duruyor, bu bizim moralimizi elbette bozuyor. Bunu anlıyorum ve saygıyla karşılıyorum. Ama sabırlı olmak lazım. Bir kaç sene içinde orman kendini yeniden toparlayacaktır. Belki artık hemen büyük ağaçlar olmayacaktır ve yerini yangına uyumlu maki bitki örtüsü kaplayacaktır. Ama unutmayalım ki orman, milyonlarca yıldır yangına uyum sağladığı için yaşamaktadır. Bir müddet yangın çıkmadan devam ederse makilik geri çekilecek, tohumları toprak altına gömülecek ve gelecek yangını bekleyecektir. Yangının üzerinden kırk ila elli sene sonra geçince de yine yüksek ağaçlar her yeri kaplayacaktır.  Eğer ihtiyar (mesela 85 yaşında) isen ömrünün sonuna kadar o hazin tablonun izlerini görerek yaşamak zorunda kalabilirsin.   Azıcık bilime kulak versek, içimiz rahat edecek!

Yanan alanlar yangının hemen ardından ağaçlandırılmaz. Bir süre beklenmesi gerekir. Aslına bakarsanız, doğrusu alanın kendi haline bırakılması, hiç ağaçlandırılmaması gerekir. Ancak kamuoyu baskısı yüzünden Türkiye'de yanan ormanlık alanlar çok hızlı ağaçlandırılmaktadır.


Gecikmiş bir ihtar ve ikaz: Kendi bitki örtümüzle ilgili açıklama yaptım ve yapacağım, açıklamalarım bu yüzden her coğrafyaya uymaz. Çünkü her yerin bitki örtüsünün orman yangınıyla mücadelesi ayrı. Amazonlarda mesela kendini yenileme (rejenerasyon) süresi yüz yıl. Rus taiga ormanları da çam ağırlıklı, ama bizimkinden farklı. Akdeniz kuşağındaysa kızılçam, zeytin, sandal ve maki hâkim. Bu ağaçlardan kızılçamın kozalaklarının içinde saklı tohumlar, kozalakları sayesinde orman yangınındaki hararetten etkilenmezler. Ama kozalağın üstündeki reçine erir, kozalak yangın bittikten bir hafta sonra açılır (bak bak yangının bitmesini bekliyor!), içindeki tohum dışarı çıkarak (en sevdiği) kül ortamında yeni ağaca hayat verir. Başka ülkelerde başka ağaçların tohumları toprak altına düşer ve yangını burada atlatır. Ortamdaki sıcaklık yaklaşık 100C’lik ısıya ulaşınca da çatlayarak yeşermeye başlar. Yangın dumanı sonra bunlara kimyasal işaret verir (pyriscence) adeta onlara ‘ortam boşaldı, yıllardır beklediğin yerden çık ve haydi büyümeye başla!’ der. Ülkemizde bu sese kulak verenler lavanta, alev zambakları, laden gibi tek yıllık otsu bitkilerdir ve sürgün vermezler. Bir gövde üzerinde sürgün yoksa, bu tohumlar nasıl fideye dönüşürler? Şöyle: Tohumun büyümesine engel olacak ağaç gölgesi artık yoktur, kül (kalsiyum, potasyum bakımından zengin) mineral ve organik madde itibariyle tohuma doping etkisi yapar (kül bu arada yanan cismin içindeki yanmadan kalan kısımdır, yananın döndüğü hal değildir). Böylelikle yangın mahalli, çok hızlı bir şekilde bahar yerine döner. Bir hafta içinde kırmızı zambaklar bölgeyi kaplar, rüzgârla dans etmeye başlar. Kuzu göbeği mantarları adeta topraktan fışkırırlar. Paragözlere bir ipucu vereyim, kurusu Evropa’da çok mangır ediyor! Yangınlar bitsin biran evvel alanı talan edin!

  • Orman yangınlarında bundan etkilenen bitkiler dışında haşarat ve hayvanat var. Yanan böcek ve (sinek, kelebek gibi) uçucuların sayısında, orman kendini yenilerken her zaman artış yaşandığını gözlemliyoruz. Hem de daha önce mevcut olmayan türler ortaya çıkıyor. Bu hem otsu bitkilerin ilk seneler baskın bulunmasından, hem de yanan odunsu bitkilerin böcek ve uçucular için çok değerli besin kaynağı olmasından. Buraya haşaratın bir tehacümü ve bir akını da söz konusu. Ayrıca orman yangınına dayanıklılık geliştirmiş böcek ve uçucular da mevcut. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı